Psikolojik Gereksinimler Çerçevesinden Mutluluğa Bir Bakış – Nedir Mutluluk?
Mutluluk ihtiyaç mıdır?. Kişi mutluyken salgılanan dopamin hormonunun ulaştığı yüksek noktada kendini öyle iyi hisseder ki bazen bir defa gelinen noktanın yanına yaklaşabilmek için onlarca deneme yapmayı göze alabilir insan. Mutluluk farklı kılıklarda çıkabilir insanın karşısına, kişi zihninde arzuladığı o anı yakalamak için koşarken bazen dışı pasparlak ve kıpkırmızı fakat içini tamamen kurt kaplamış bir elmayı ısırabilir hesaba katmadan.
Mutluluk bağımlılık mıdır? kişi bir kez yaşadığı o hayallerindeki mutluluğu, aynı kişilerle, aynı hissiyatla, aynı yerde, aynı şekilde ikinci kez yaşadığında dahi şaşırabilir önceki hazza ulaşamadığına. Yepyeni değildir artık, alışılmıştır, açken tadına varılmış bir ıslak hamburgerin ikincisini yemek gibidir. Madde bağımlılığı gibidir tıpkı, kulandıkça tolerans geliştikçe yetmez, daha fazlasına ihtiyaç duyar bağımlılar, tıpkı mutluluğun peşinde koşarken tüm kaynakları tüketenler gibi.
Mutluluk aldatıcı mıdır? Hangi mutluluğu hangi yaranın merhemi olsun diye sürmeye çalıştığı çok önemlidir insanın. Bazen sevdiğiyle çok güzel ülkelerde tatiller yapmanın tüm karabulutları dağıtabileceğini sanar insan fakat yağan sağnağın alasını gittiği yerde de görebilir. Bazen yeni bir hayat mutlu edecek sanar insan yeni bir girişim, bir nişanlılık, ama belki birkaç aydan öteye gidemez hisleri, zihnindeki mutluluk damıtma aygıtı sürekli yeni adımlara programlanmıştır çünkü, yeni girişimlerle doymadıkça değersizden de öte ceza gibi gelir başta çok istenip erişilmiş büyük arzular. Kariyerdir bazen mesele en güzel eğitimlere gidilse de yetmez hep neyi yapamadığını tarayan gözlere, iş yerinde atılım yapar ama ileride olanları gördükçe gömer tüm varlığını en derin çukurlara, alışveriş iyi gelir belki aysonu faturalarının pişmanlık tokadı patlayıncaya kadar, borçların yüküyle dolaşmak büyük karamsarlık ödemek nefes almaktır hayat verir der ta ki ensesinde bekleyen yeni arzularla yok olana kadar, “talihsiz” diye nitelendirir kendini zihni başkalarının sahip olduklarıyla her meşgul olduğunda… Mutlu olma ihtiyacı biter mi? Mutluluk açgözlülük müdür?
Mutluluk doyamamak mıdır? Yeni uyaran arayışı kendinde olmayıp başkalarında hoşa giden, ilgi çeken unsurları hedef seçer kendine. Başkalarında olanı kendininkiyle kıyaslarken kayıverir terazinin şirazesi. Bir araştırmada bilim gösterir ki, erkekler eşlerini aldatmada yüksek oranda daha az güzel çiçeklere konma peşine düşerler. Demek ki terazinin havada kalan tarafına koymuştur kendindekileri, ağır gelen taraftaki “şey”ler revaçtadır malzemesine bakılmadan. Nedir peki eşinin yakınındaki güneşini adamın gözünde söndürüp karanlık bir tünelin öbür ucundaki minik ışık hüzmesini cazip yapan? Yenilik? Farklılık? Adrenalin? Kendinde olmayanın tadına bakma merakı bazen, uyaran ihtiyacını karşılayıp ayran gönlünü doyurma sendromu. Buna yatırım yapan kişi doyabilmek için acıkabilmelidir başta öyleyse, acıkmak için ihtiyaç duyduğu sebep ise buzdolabının kapağını açmadan tamtakır olduğuna, sahip olduklarının yetmeyeceğine inandırmasıdır kendisini, vazgeçer malzemeleri pişirip kendi sofrasını düzmekten. Bazen lüks bir restoranda yemek yiyenler cazip gelir gözüne, bazen de fastfoodçudakiler.
Mutluluğun tercümesi nedir öyleyse? Mutluluk ayakların kopuncaya kadar koşmak mıdır, yoksa vazgeçmek midir?
Bir hediyedir mesela, maddi ya da manevi, hediyeye değerini veren ise onun anlamını fark edebilmektir. Teşekkürdür mutluluk, size teslim edilenin karşılığını en güzel şekilde verebilmektir. Beğenmektir mutluluk, sizde olanı taktir edebilme ve minnettarlıktır, unutmamak, hatırlamak, bir an değil her zaman. Tüm bunları kapsayan Kuran’da da vurgulanan bir kavramdır, “Şükretmek”… Şükreden insan bir “şey”e ya da bir başkasına yönelik duyduğu memnuniyeti, Rabbine ya da ona imkan sağlayan kişiye farkındalığı aracılığıyla gösterir. Sahip olduğu “şey”in memnun olunacak parçalarını değerlendirebilme ve taktir etme duygusuna karşılık gelir. Anda kalabilmektir mutluluk, hayatın hızı ve dış dünyanın uyaran bombardumanı altında sürüp giden hayatlarımızda bir ana demir atabilmek ve gözle gördüğünü gönülle hissedebilmek için çaba harcayabilmektir. İnsanın kendisini bir anlık değil sürekli “farkında olma” ve “teşekkür etme” konusunda güdüleyebilmesidir. Gerçek doyum almaktır, bitmeyen yeni arzularla özkaynaklarını tüketip yıpratmasına ihtiyacı olmadan insanın. Tevazu göstermesidir, gözündeki hırslara başını çevirerek. Yaşadığı anın içinde kalabilmektir gelecek endişelerinden, geçmiş sıkıntılardan arınarak. “Az”ın sağlamlığı ve kalıcılığıdır, “çok”un geçiciliği ve değişkenliği karşısında. Gerçek ihtiyaçların farkında olabilmektir, çok şey istemek yerine. Yaşam amacını doğru belirlemek ve yoldan şaşmamaktır, örfün modernitenin zihnine zerk ettiği hedefler silsilesi yerine…