Kategori: <span>Panik Atak</span>

Panik Atakta Bayılma ve Yardımsız Kalma Korkusu

Panik Atak Bayılma Hissi Yapar Mı?

Panik Bozukluk tanısı olan kişilerden bir kısmı atak esnasında bayılacağı korkusunu yaşar. Belli ortam ve koşullarla karşılaşıldığında bayılıp kalma korkusuna eşlik eden, bayıldıktan sonra yardımsız kalma, insanların çiğneyip üzerinden geçmesi, fiziksel hasara uğrama, soyulma gibi çeşitli inanç ve felaket senaryolarından söz edilebilir. O halde öncelikle panik atak esnasında bayılma ihtimalinin ne kadar gerçekçi olduğu incelenmelidir.

Bayılmaya neden olan etmenler, tansiyon düşüklüğüne dayalı bayılma, biyolojik ya da organik kökenli ani bayılmalar şeklinde ele alınabilir. Kansızlık, metabolik rahatsızlıklar, damarlardan salınan biyokimyasal faktörler gibi organik kökenli bayılmalarda kişi önceden bayılacakmış hissine ilişkin belirtiler yaşamadan ani bir bayılma yaşar, bilinci anlık olarak kapanır, bayılma esnasında olanları hatırlayamaz ve bu nedenle baştan tedbir almaya dahi vakit bulamaz. Kalp ve damarların yetersiz fonksiyonu sonucu tansiyon düştüğünde ise nabzın yavaşlamasıyla yeterli kan ve oksijenin beyne ulaşmaması bayılmaya neden olmaktadır.

Bayılma riskini oluşturan bu unsurlar karşısında panik atak esnasında yaşanılan fiziksel belirtiler incelendiğinde farklı bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Panik atakta solunumun hızlanması, kalpteki çarpıntıyla birlikte tansiyonun yükselmesi, titreme, terleme, uyuşma ve karıncalanmalar, baş dönmesi gibi belirtiler kişinin kendisini daha fazla ayakta duramayarak bayılacakmış gibi hissetmesine yol açar. Nitekim yıllarca bu korkuyu yaşayan kişilerin geçmişi incelendiğinde bu tablonun kişiyi bir kez dahi bayıltmamış olduğunu görebilmek mümkündür.

Atak esnasında adrenalin salgılanması kişide uyarıcı etki yapar, yere düşme yaşanması gerçek bir bayılmanın aksine panik ataktağınki tehlikeli değil temkinlidir, kişi çevresinde olup biten karşısında cevap vermekte zorlansa dahi etrafındaki konuşmaları duyabilir. Yine bayılmanın aksine kişi kendisine verilen ağrılı uyaranlara tepki verebilir, epilepsi nöbetindeki dil ısırma benzeri durum görülmezken kişi dudaklarını, ellerini ya da başkalarını ısırabilir. Ayrıca epilepsi nöbetindeki bayılma süresine karşın panik atak atak 15-20 dakikadan başlayıp saatlerce uzayabilen bir durum olarak çok daha uzun sürebilmektedir.

Dolayısıyla panik atağın vücutta yarattığı fizyolojik belirtiler kişiyi bayıltabilecek bir nitelik taşımazlar. Fakat kişinin panik atağını tetikleyen etkenin psiko-sosyolojik bir stres faktörü olduğu unutulmamalıdır. Konversiyon bozukluğu tanısının tabloya eşlik ettiği bazı insanlar, herhangi bir organik sorunları bulunmamalarına rağmen psikolojik bir stres yükü karşısında panik atak benzeri bir nöbet geçirerek bayılma tepkisiyle karşılık verirler.  Konversif kişiler içlerindeki sıkıntıyı somutlaştırıp dışsallaştırmada sorun yaşayarak bunu derinden hisseden, başkalarının olumsuz söz ve davranışlarından son derece etkilenip yoğun duygular yaşayan, arzu ve isteklerini kısıtlayarak başkalarının haline acıyıp ilgi göstermesine ihtiyaç duyan, psikolojik dayanıklılığı zayıf kişilerdir. Bu kişiler ailevi ve çevresel sorunlarla başa çıkmada zorlandıklarında bayılma ve kendinden geçme haliyle sorunlardan geçici şekilde uzaklaşarak aşırı yüklenerek zorlanan sitemi rahatlatan bir sigorta işleviyle kendilerini korumaya alırlar. Genellikle bu durum insanlarla bir aradayken gerçekleşir. Kişinin ihtiyaç duyduğu sevgi ve ilgiyi ancak bayılma ile alabildiğini öğrenmesi üzerine bilinçdışı olarak geliştirdiği bir sistemdir. Dolayısıyla bu durum ayrı bir tanı olarak sınıflandırılmaktadır ve panik atak tablosu ile karıştırılmamalıdır.

Panik Atakta Kalp Krizi Geçirme ve Ölüm Korkusu

Panik Bozukluk tanısı almış olan kişiler panik atak geçirmekten son derece korkarlar. Kişi içinde bulunduğu ortam, ortama ait kalabalık, gürültü, koku, sıcaklık gibi çeşitli çevresel faktörler ve fiziksel değişkenlerin, daha önce panik atak geçirdiği koşullarla benzer hale gelmesine karşı son derece duyarlıdır. Bu şartların benzer hale gelmesi kişinin yeniden panik atak geçireceğine dair inancını şiddetle tetikler. Maruz kalınan bu tehdit ve tehlike algısı, kişinin bedenindeki fiziksel belirtilerine odaklanmasına, bu belirtilere sonu felaketle biten senaryolar atfedip, çeşitli anlamlar yüklemesine yol açar. Gerçek dışı felaket senaryoları kişiyi büyük bir kaygı ve dehşete sokar. Böyle bir durumda panik atak yaşayanların gerçek dışı inançları genellikle “kalp krizi geçirerek ölme”, “çıldırarak aklını yitirme”, “bayılarak yardımsız kalma” başlıkları altında gözlemlenebilir.

Panik atak esnasında kişinin kalp krizi geçirme ihtimaline toplum içinde yaygın şekilde inanılmasına karşın aslında bu ihtimal doğru bir bilgi değildir. Kalp krizi, kalbi besleyen koroner arter damarlarında yaşanılabilecek tıkanıklık, yırtılma gibi bir problem sonucu kalp kasının beslenememesi sebebiyle gerçekleşir. Kalp krizi geçirme korkusu olan kişiler ise genellikle bu konuda bir Kardiyoloğa görünerek muayene olurlar.

Her hangi bir kalp-damar problemi bulunmamasına karşın, panik atak atak sonucu kalp krizi geçirme korkusu yaşayan kişilerin problemi biyolojik değil tamamıyla psikolojiktir. Bu kişiler genellikle geçmişte bir yakınının kalp krizi geçirmesinden etkilenmiş veya bu durumu kafaya takacak bir olay yaşamış olabilirler. Bu yaşanmışlık onların kalbiyle ilgili bedensel belirtilere daha fazla duyarlı olmalarına neden olmuş olabilir.

Panik atak esnasında yaşanan bazı fiziksel belirtiler kişinin kalp krizi geçireceğine yönelik inancını pekiştirse de bu bilgiler içinde önemli çarpıtmalar barındırmaktadır. Panik atak yaşayan kişide çarpıntı, tansiyon yükselmesi, göğüste saplanıp geçen, kısa süreli, sınırları belli, lokal ağrı gibi belirtiler bulunurken, çarpıntı ve ağrı dinlenildiğinde artar, bulantı olabilir, kusma olmaz.

Kalp krizi geçiren kişide ise çarpıntı, kalp ritminde bozukluk, tansiyon düşüklüğü, gittikçe artarak tüm göğse yayılabilen, 15-20 dakika boyunca kesintisiz sürebilen, uzun süreli, şiddetli ağrı görülür. Çarpıntı ve ağrı dinlenildiği taktirde azalırken, hareket ve efor sarf edilmesiyle artış gösterir, bulantı ve kusma görülür.

Panik atak, kişinin kalp krizi geçirmesine yol açmaz. Benzer olduğu zannedilse de iki durum arasında birbirinden farklı belirtiler görülmektedir. Kalp krizi neticesinde kalp kasının beslemesiyle ilgili damar problemi görülürken, panik atak kalbin daha fazla atmasına neden olan adrenalin hormonunun salgılanmasını ve kalp kasının daha çok çalışmasını sağlar. Panik atak korkusu önemsenmez ve tedavi edilmez ise bu korkunun kattığı günlük stres ve sıkıntı, kaygıya dayalı vücutta kolesterol artışına, koroner damarlarda tıkanmaya yol açabilir. Dolayısıyla damar sağlığının strese dayalı bozulmasıyla birlikte kalp krizi riski meydana gelebilir. Panik bozukluk hastalarında %30-40 oranında yüksek kolesterol görülürken, %20-25 oranında kalp damar hastalıklarına yakalandıkları görülmektedir.

Panik Bozukluk tanısı almış kişilerin göreceği erken psikolojik tedavi, stres yükünün vücuttaki kalp damar sistemi gibi diğer sistemler üzerinde yapacağı olası deformasyonun azalmasına yol açacağını bilerek hareket etmeleri faydalı olacaktır.

Panik Atak Nedir?

“Panik” hali bir durumdur. Kişide panik duygusu aniden gelen bir korku ve heyecanlanma hissi ile ortaya çıkar. Bu esnada kişi kontrol edemeyeceği bedensel tepkilerinin başladığına ve bunun sonunun bir felaketle biteceğine inanarak dehşete kapılır. Kriz geçireceğine yönelik kuvvetli inancıyla birlikte bedensel duyumlarına odaklanır ve duyduğu endişeyle dehşet algısı dakikalar içerisinde doruğa ulaşır. Bu yoğun bedensel ve duygusal duruma “Panik Atak” adı verilmektedir. Panik atak yaşayan kişi, hissettiği yoğun korku ve dehşet duyguları üzerine tekrar panik atak yaşamaktan korkar. Panik atak yaşamaya yönelik korkuya ise “Panik Bozukluk” adı verilir. Kendisini korumak için daha önce panik atak yaşadığı ortamlardan ve durumlardan kaçınma eğilimi gösterir. Kaçınmaların artışı kişinin hayatında aksamalara ve günlük işlevselliğin bozulmasına yol açabilir.

Panik atak kendi başına ayrı bir ruhsal rahatsızlık olmadığı için kodlanamaz. “Panik duygusu” çeşitli rahatsızlıklarda görülebilir. Muhtelif rahatsızlıklarda bulunan tabloya eşlik edebilir. Dolayısıyla hangi hastalığın altında yatan tabloyla ilişkiliyse, o tablo içerisinde değerlendirilmelidir. Panik atak çeşitli semptomları içeren bir belirti kümesi olarak ele alınmaktadır. Dsm-V tanı kriterlerine göre bu kümede söz konusu olan 13 belirtiden en az dördünün birlikte görülmesi gerekmektedir. Bu 13 belirti şu şekilde sıralanmaktadır:

  • Çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp hızının artması
  • Terleme
  • Titreme veya sarsılma
  • Nefesin darlığı ya da boğuluyor gibi olma hissi.
  • Soluğun tıkandığı hissi
  • Göğüs ağrısı, göğüste sıkışma
  • Bulantı veya karın ağrısı
  • Baş dönmesi veya bayılma duyumu
  • Ateş basması ya da titreme, üşüme, ürperme duyumu
  • Uyuşmalar ya da karıncalanma hissi
  • Gerçekdışılık (Derealizasyon) ya da kendine yabancılaşma algısı (Depersonalizasyon)
  • Kontrolünü kaybetme veya çıldırma korkusu
  • Ölüm Korkusu